Haftalık Piyasa Yorumu
Piyasaların gündeminde 5 Kasım’da ABD’nin yeni başkanı olarak ikinci defa seçilen Trump var. Trump 2.0 dönemi pazartesi itibariyle resmen başlıyor. Seçildiği günden bu yana ekonomiden jeopolitik gelişmelere kadar ondan gelen her açıklama piyasalarda bir karşılık buldu. Ekonomi konusundaki söylemleri daha sınırlı kalırken daha çok bir önceki iktidarı dönemindeki politikaları ve seçim vaatleri referans alındı. Grönland, Panama, Kanada, Meksika ve Ortadoğu’ya ilişkin bolca söylemleri oldu. Yarından itibaren artık söylem noktasından eylem aşamasına geçiliyor. Belirsizlikler azalıp yerini daha net bir ortama bırakmaya başlayabilir. İlk icraatı ne olacak şeklinde bir bekleyiş var. Bu yönde ilk akla gelen gümrük vergilerindeki artış ve korumacı politikalar oluyor. Çin ve Euro Bölgesi dezenflasyon ve durgunluk görünümü verirken ABD’nin gümrük ve koruma duvarlarını artırması pek de iyi olmayacak. Gerçi Çin cuma günü açıklanan %5.4 büyüme (GSYH) ile %5 hedefinin üzerine çıktı ancak bunun devamlılığı konusunda halen tereddütler mevcut. Trump’ın uluslararası ilişkiler ve jeopolitik gelişmelerde izleyeceği yol ise açıklamalarına bakılacak olunursa gerginliği artırıcı yönde bir istikamet veriyor. Gazze ve rehineler konusundaki uyarları göreve başlamadan henüz tam sonuç alınmadı ama Hamas-İsrail anlaşmasıyla çözüldü gibi. Bir diğer ikilem ise, Trump göreve başladıktan sonra söylediklerini yapabilecek mi veya daha yumuşak bir tavır mı sergileyeceği noktasında. Bu aşamada bir şey söylemek ve tahmin yürütmek zor. Zira öngörülmez bir tarafı var. Piyasalar bu sebeple pozisyon almakta zorlandı. Borsalarda sakin bir bekleyiş gözleniyor. En belirgin tepkiyi altın fiyatları verdi.
Dış piyasalara duyarlılık son günlerde artmaya başlasa da iç piyasaların bu haftaki gündemi 23 Ocak Perşembe günkü TCMB toplantısı ve faiz kararı olacak. Beklentiler 250 baz puanlık bir indirimin daha gelebileceği yönünde. Bu gerçeklik kazanırsa piyasa motivasyonu açısından olumlu algıya neden olabilir. Faiz indiriminin döngüye evrilmesi ise enflasyonun seyriyle ilgili olacak. TCMB piyasa katılımcıları anketine göre; 2025 yıl sonu enflasyon beklentisi %25.38, ocak ayına ait beklenti ise %4.07 oldu. Ocak ayında gelen yönetilen ve yönlendirilen zamlar ile aylık enflasyonun yüksek çıkması normal bir sonuç. Ancak sonraki aylarda olağan seyrine dönmesi bekleniyor. Dış piyasalarda Türkiye’ye karşı artan bir ilgi olduğu yönünde sıkça haberler geçiyor. Ancak henüz bu ilginin Borsa İstanbul açısından eyleme dönüştüğünü söylemek zor. Yüksek faiz ve getiri nedeniyle ilgileri tahvil bonoda kalmaya devam ediyor. Geçen hafta açıklanan ödemeler dengesi tablosuna göre, ocak-kasım döneminde yabancı yatırımcılar, hisse senetlerinde 2.5 milyar dolarlık hisse satışı yaparken 38 milyar dolarlık tahvil bono alımı yaptılar. 10 Ocak ile biten haftada yabancıların; 211 milyon dolarlık hisse senedi satışı, 460 milyon dolarlık tahvil bono alımı söz konusu. TCMB faiz indirim sürecinin başlaması ve enflasyondaki düşüş eğilimine rağmen yabancı yatırımcıların tercihini değiştirmedikleri anlaşılıyor. Ne zaman değişeceği ve ibrenin borsaya ne zaman döneceği konusunda ise “TCMB faizi %40’ın altına düşmeye başladığında olabilir” şeklinde görüşler ağırlık kazanmış durumda. Borsanın primsiz ve ucuz olduğu yönünde bir uzlaşı var. Ancak talep yetersiz kalınca fiyatlama da zayıf oluyor. Bunun için de yerli talebin daha güçlenmesi ve yabancının da borsayı tercihleri arasına katması gerekecek. Şimdilik tasarruflar büyük ölçüde konumlarını koruyor. Durum bu merkezde olunca borsa da toparlanmakta zorlanıyor. 10 Ocak TCMB verilerine göre; Kur korumalı mevduat ve bankalar döviz mevduatında düşüş, TCMB rezervlerinde yükseliş gözlendi. Kur korumalı mevduat 1.085.574 milyon TL (30.5 milyar dolar) seviyesine çekilirken bankalarda yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatı 162.3 milyar dolara geriledi. TCMB brüt rezervleri 2.5 milyar dolar artışla 160.4 milyar dolar oldu. TCMB’nin swap hariç net rezervleri 2013’ten bu yana en yüksek seviyesi olan 55 milyar dolara yükseldi. Cari açıktaki daralma ve TL’ye dönüşün sürüyor olması gibi etkenler rezervler üzerinde oldukça etkili. Bu durum döviz kurlarında da kendini gösteriyor. Döviz sepet kuru (dolar+euro ortalaması) 2024 eylül ayından bu yana yatay seyrini koruyor. 2024 Eylül ayında 36.14’ü test etmişti, cuma günü ise 35.98 seviyelerinde. Yüksek faiz ve yüksek rezervler kurlara baskı yapmaya devam ediyor. Olağandışı bir gelişme olmaz ise bu görünüm bir süre daha korunabilir. Bu çerçevede tahminler ve hedefler de düşük kalıyor. Deutsche Bank, doların 2025 yılı sonunda 43 lira olmasını bekliyor. Ama geçmiş tecrübelerden hareketle 2024 yılında olduğu gibi bu hedeflerin aşağı veya yukarı yönlü sapmalarının olabileceğini söylemek mümkün. 2024 yılı için dolar/TL tahminleri 40 TL’nin üzerinde idi. Sonra 38 TL’ye revize edildi, o da tutmadı. Yılı 35.30 TL’de tamamnladı.
TCMB faiz indirim beklentisine bağlı olarak Borsa İstanbul’da toparlanma çabaları sürebilir.
Haftalık Hisse Önerileri
Kaynak: Meksa Yatırım Haftalık Bülten